Sobalarında Kuru Meşe..

Soğuk kış günlerinin vazgeçilmezi sobadır. Soba 2 bölümden oluşan kömürle,odunla çalışan borulu ve bacalı düzeneği bulunan ısınma sistemidir.Soba borusunun içinde biriken pisliğe"kurum" altından çıkana ise"kül"adı verilir. Yakması hem zor hem kolaydır. Gazete,çıra gibi şeylerle tutuşturulur. İlk başta bir duman çıkar ama sıkıntı değildir. Kömürün yanması ve odunların çatırdamasıyla yanmaya başlar.
Bu yazımda sobalı yaşamı anlatacağım.
Çok eski, zamanlarda evler ahşap ve kerpiçti. Kimi konak tarzı iki katlı kimi tek katlı bahçeli yapılar olarak inşaa edilmişti. Genelde bu evlerin oturma odaları,salonları diğer odalara göre oldukça büyük ve yükseklikleri normal bir eve göre daha yüksekti. Tavanları ahşap işlemeli ve motiflerle süslüydü. Bu evlerde yaşayan aileler ısınma sorununu salonun ortasına mangal yakarak gidermeye çalışırlardı. Aile eşrafı mangalın etrafında oturur tek odada ısınmaya çalışırlardı. Bu mangallar odunla yahut kömürle yakılır üstünde de çay demlenir,kahve pişirilirdi.
Zamanla bu mangalların yerini soba almaya başladı. Soba da mangal gibi bir yanma şekli vardı ama mangaldan daha güvenli ve temizdi. Soba da evin tek odasına kurulurdu. Ailenin ekonomik durumuna göre diğer odalara da soba kurulur ve isteyen istediği odada otururdu.Sobanın üstünde yemek pişirilir,ekmek kızartılır kestane ve mantar pişirilirdi. Bu özellikleri sobayı daha işlevsel ve unutulmaz hale getirmiştir. Herkesin gönlünde sobalı evlere dair bir hatıraları vardır.
Çocukluğum bize ait bir apartmanın 4.ncü katında geçti. Mahallemiz komşularımız ve o zamanalara dair her şey güzeldi. Dedemlerle altlı üstlü oturur diğer 3 dairede kiracılar otururdu. Bahçeli odunluklu bir apartmandı.
Nasıl bir mantıkla yapıldığını hala çözemiyorum. Daire kapısından girdiğinizde solda mutfak sağda oda,odanın yanında ise misafir tuvaleti vardı.Holden salona açılan kap,kocaman bir salon salonun solunda oturma odası(daha sonraları çocuk odası oldu)sağında iç tarafta yatak odası ve banyo-tuvalet vardı.Salonda soba kuruluydu ve bir de tüplü katalitik sobamız vardı. Katalitik soba seyyar olduğu ndan bir misafir geldiğinde hemen diğer odalara taşınır ve misafirin rahat etmesi sağlanır. Büyükler salonda çocuklar ise katalitik kurulan odada otururlardı. Odunluğumuz en alt katta idi. Kış başlamadan 2-3 ay öncesinden odun-kömür alınır odunluğa sokulur.,kömürler sobaya girecek şekilde kırılır ve poşetlenir. Bu işlemlerin yapılmasının amacı kışın rahat etmek ve soğuklarda bu işlerle uğraşmamaktır.
2 tane kovamız vardı.1 kovada odun,diğerinde kömür taşınır ve bu işlem her gün tekrarlanırdı. Günde 3-4 defa soba yanar.Soğukluğun -10 ve -20ler civarında seyredip 1 metre kar olduğunu düşünürsek sobanın"içi geçince"yanması normaldir. Kovaya kömür ve odun doldurma işi ben belli bir yaşa gelene kadar annem ve babama aitti. Babam öğlen yemeğe geldiğinde aşağıdan yulkarıya elim boş çıkmasın diye alabildiğince kömür poşetini alır yukarıya çıkarırdı. Annem ise aşağıya çöp kül vs.atmak için  ya da komşuya indiğinde bu işi yapardı. İlkokul 4.nü -5.nci sınıflara gittiğimde odun-kömür taşıma işlerine başladığımı hatırlıyorum. Benim için zor olsa da biraz da üşenmeme rağmen o işi yapardım.
4.nü kattan kar yağışını seyretmeyi bırakıp annemin "Aşağıya in kömür poşetlerinden bir kaç tanesini,biraz odun ve kozalak(gıcıma) kovaya doldur getir"demesiyle o seyre küçük bir ara verirdim. O manzarayı bırakmajk zor olurdu ama söylenilenin de yapılması gerekir.Aşağıyta inerdim. kovaya odun-kömür koyar çıkarırdım. ve keyfe kaldığım yerden devam ederdim.Sobanın üstünde güğüm eksik olmazdı.Güğümdeki sıcak su bulaşık banyo gibi ihtiyaçları karşılamak için kullanılırdı. Sobanın üstünde kestane pişirilir,mantar kızartılırdı ve en güzeli ekmek kızartıp üstüne tereyağı bal sürüp yemekti. Kahvaltıda soba üstünde kızaran ekmek tereyağı bal köy peyniri (keş de olabilir) yumurta ve çay eksik olmazdı. Sobanın kenarına ilişir yer sofrasında yenirdi.
Soba etrafında ders çalışılır,aile eşrafı aynı odada oturduğundan çok güzel muhabbetler edilirdi.Sıcak odadan çıkmayı kimse istemezdi. O sıcaklığın vurması ve saatin ilerlemesiyle herkesin uykusu gelirdi. Diğer odalardan ya da mutfaktan bir eşya geleceği zaman kimse dışarıya çıkmak istemediğinden daloayı ufak bi rtartışma çıkardı. Onun için mutfaktan odaya ne gelirse büyük bir tepsi (sini) içine konulup getirilirdi ki dışarıya çok fazla girip çıkıp da odanın sıcaklığı düşmesindi!
Sobalı evlerde banyo yapmak biraz zahmetliydi... Banyoda da su kazanı vardı. Onun da banyoya girmeden önce soba gibi yakılıp içindeki suyun ısınması gerekiyordu. Banyo biraz soğuk olduğundan ısınması için 15-20 dk beklenirdi.. banyo yapıldıktan sonra da kurulanılırdı soba kenarına oturulur ve saçlar kurulanırdı.. 
Sobanın yanında oturup kitap okumak ödev yapmak çok güzeldi. Sıcak sırtınave alnına vburduğunda biraz mayışsan da soba yanında uyumanın keyfi bir başkadır. Çizgi filmlerde kedilerin şömine kenarında uyuması gibi bir tad olurdu.
Eve küçük bir çocuk geldiğinde sobaya dokunup da yanmasın diye "cıss" denilir ve çocuk soba yanından uzaklaştırılırdı. Tek sobalı evlerde uyumak i.in ebeveynler soba yanan odada çocuklarla birlikte yatarlardı.
Anlattığım eski zamanalrda soba etrafında tek odada oturmak aile içi iletişimi ve bağlılığı güçlendirirdi. Mutlu aile tablosu oluşurdu. Güzel muhabbetler edilirdi. Sorunlar sıkıntılar mutluluklar hep o oda içerisinde konuşulur ve tartışılırdı.
Sobanın yerini kaloriferin almasıyla birlikte bu bağlılık bi,tmeye başladı. Artık kalorifer peteğiinin(radyatör) olduğuher oda ısınıyor ve herkesin ev içi yaşam alanları oluşuyordu. herkesin kendi odası olması aile içi iletişimi olumsuz yönde etkilemiştir. Artık bir odada oturmak yerini yalnız başına odanda oturmaya bırakmıştır. kalorifere alışmak biraz zaman alsa da değişimin rahatşlığına çok çabuk alışıldı:İlk başta "kalorifer peteğinde ekmek kızartamazsdın" diyerek kalorifere karşı çıkanlar olsa da sobayı kaldırıp kalopriferin rahatlığına ve temizliğine alıştıktan sonra "o da olmayıversin"demekten kendilerini alamadılar.
Soba bizim çocukluğumuz masumiyetimiz  gençliğimiz ,yaşlılığımız. 7 den 77 ye herkesin mutlaka etrafında oturup ısındığı yegane ısınma gerecidir. Geçmişin en değerli varlığıdır.

İsmail Kazan/Gerede


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evleri Yüksek Kurdular...

Gerede'de Sabah Çorbası

İşte Benim Zeki Müren